Baş dönmesi, flu görme, baş ağrısı ya da ensede sancı gibi yüksek tansiyon belirtileri, çoğunlukla yalnızca kalp çok hızlı arttığında ortaya çıkar. Fena yaşam tarzı alışkanlıkları nedeniyle tansiyon seviyelerinin yıllar içinde aşamalı olarak arttığı yüksek kan basıncı (hipertansiyon) vakalarında, gövde ağır ağır uyum sağladığı için belirtilerin ortaya çıkması nadirdir, bu da yüksek tansiyonu daha da kötüleştirir. Hipertansiyon bu nedenle gürültüsüz bir hastalık olarak kabul edilir. Yüksek tansiyonunuz olduğundan şüpheleniyorsanız uygun bir cihazla tansiyonunuzu değerlendirmek, ideal seviyelerden (120×80 mmHg) yüksek olup olmadığını gözden geçirmek fazla önemlidir.
Tansiyonunuzun çok yüksek olduğunu gösterebilecek belirtiler genel olarak şunlardır: – Baş dönmesi, – Baş ağrısı, – Boynun ardındaki sancı, – Uyku hali, – Kulakta çınlama, – Gözlerde ufak kan lekeleri, – Çift ya da flu görme, – Nefes almada zorluk, – Yürek çarpıntısı.Yüksek kan basıncı gürültüsüz bir hastalıktır ve felç veya görme kaybı gibi önemli sağlık durumu sorunlarına neden olabilir, böylece yılda en az bir defa tansiyonunuzu yoklama etmeniz önerilir.
Yüksek tansiyon belirtilerini düşük tansiyondan ayırmanın en iyi yollarından biri, düşük tansiyonda çelimsiz ve baygın hissetmenin daha yaygın olması, yüksek tansiyonda ise çarpıntı veya aralıksız baş ağrısı yaşamanın daha yaygın olmasıdır. Ancak, ayırt etmenin en etkin yolu bir cihaz kullanarak tansiyonu ölçmektir. Bu Nedenle ölçüm değerine kadar ne olduğunu anlayışlı olmak mümkündür: Yüksek tansiyon: 140 x 90 mmHg’den fazla Düşük tansiyon: 90 x 60 mmHg’den az Düşük tansiyon durumunda çoğunlukla bulanık görme, ağız kuruluğu ve uyuşma ya da baygınlık hissi ortaya çıkar. böylece sürekli bir baş ağrısı, kulak çınlaması veya kalp çarpıntısı yaşıyorsanız, tansiyonunuz olasılıkla yüksektir.Hem bayılma hissinin ortaya çıktığı durumlar da vardır. Oysa bu, kan şekeri seviyelerindeki bir düşüşle ilişkilidir ve tansiyondaki düşüşle zahmetsizce karıştırılabilir.
Kan Basıncı bir anda yükseldiğinde ve bilhassa ensede sızı, uyuşukluk, nefes almada zorluk ve çift görme gibi belirtiler ortaya çıktığında, bilirkişi bir hekimin yazdığı ilacı alıp dinlenmeye hedeflemek önemlidir. Ancak bir saat daha sonra yüksek kan basıncı 140/90 mmHg’nin üstünde kalırsa damar içine antihipertansif ilaç olmak için hastaneye gidilmesi önerilir. Yüksek tansiyon belirtilere neden olmuyorsa, bir bardak taze bıkkın portakal suyu içip rahatlamaya çalışabilirsiniz. Meyve suyunu içtikten 1 saat daha sonra kan basıncı tekrar ölçülmeli ve hala yüksekse, tansiyonu düşürmenin en iyi yolu için hastaneye gidilmesi önerilir.
Preeklampsi olarak da adlandırılan hamilelikte yüksek kan basıncı belirtileri, bilhassa hamileliğin sonlarına içten şiddetli karın ağrısıyla birlikte ayak ve ayakların fazla şişmesi ile ortaya çıkar.
Halihazırda yüksek tansiyon nedeniyle ilaç kullanımına başlanmışsa bir uzmana danışılmadan ara verilmemelidir oysa hayat tarzındaki bir takım değişiklikler de tedavinin dürüst bir şekilde tansiyonu denetim altına alabilmesi, hatta ilaç dozlarının azaltılmasına olanak verebilmesi için çok önemlidir. Kilo Verin Kilo ile tansiyon aralarında ilk elden bir ilişki olduğu için kilo belirlemek ve kilo kontrolü fazla önemlidir. Fazla şişman kişilerde yüksek tansiyon riski daha yüksektir. Bilhassa göbek bölgesindeki yağlar yürek krizi gibi kardiyovasküler hastalıklar için büyük bir tehlike oluşturduğundan, toplam beden yağını azaltmanın yanı sıra göbek çevresinin boyutunu küçültmek de fazla önemlidir. Bel çevresi kadınlarda 88 cm ve erkeklerde 102 cm’nin aşağı olmalıdır. DASH Diyetini İzleyin DASH tarzı perhiz meyve, sebze, bütün tahıllar ve doğal yoğurt ve beyaz peynir gibi süt ürünleri açısından zengin ve yağ, şeker ve kırmızı et oranı düşük, kilo vermeye ve tansiyonu düşürmeye katkıda bulunduğu kanıtlanmış bir diyet modelidir.Ayrıca günde 1,5 ila 2,5 litre su içmek hem yüksek tansiyonu durdurmak hem de organların sürükleyici çalışmasını sağlamak için önemlidir. Günde Sadece 5 Gram Tuzlu Tüketin Tuzlu tüketimini gözden geçirmek tansiyon seviyeleri için çok önemlidir. Günde maksimum 1 çay kaşığı tuz tüketimi tehlikesiz kabul edilir ve 2 gram sodyuma eşittir. Yiyeceklere tat belirlemek için tuz kullanmaktan kaçınmanın yanı sıra kimyon, sarımsak, soğan, maydanoz, biber, kekik gibi baharatların kullanımını tercih edebilirsiniz. Hem yiyecek ambalajlarında bulunan tuz miktarını gözlemlemek fazla önemlidir. Yeme alışkanlıklarını değiştirmek, tansiyonu büyük ölçüde düşürebilir, bu da daha yüksek dozda ilaçlardan kaçınmak için büyük bir yardımcıdır. Haftada 5 Defa Çalışma Yapın Haftada 5 kez, günde en az 30 dakikadan 1 saate değin fiziksel aktivite yapılması, tansiyonu azaltarak, hap kullanımını önlemeye yardımcı olabilir. Bunun nedeni, egzersizin damarlardaki kan dolaşımını iyileştirmesi ve kalbin sürükleyici çalışmasına asistan olmasının yanı sıra adrenalin ve kortizol gibi tansiyonu artıran hormon seviyelerini denetim etmeye asistan olmasıdır.Sigarayı ve Alkolü Bırakın Sigara çeşitli kalp ve damar hastalıkları ve kanser için önemli bir tehlike faktörü olmasının yanı sıra, damar duvarlarına hasar vererek tansiyonu da yükseltir. Sigara yalnızca tansiyonun artmasıyla ilgili değildir, bununla birlikte birçok durumda çare görmekte olan kişilerde ilaçların etkisini ortadan kaldırabilir. Keza tansiyon yükselmesine neden olduğu için içki de tüketilmemelidir. Alkol için tehlikesiz tedarik olmadığı gibi ılımlı tüketim de vücuda zararlıdır. Daha Fazla Potasyum ve Magnezyum Alın Mutlak bir kanıt olmamasına karşın bu minerallerin tercihen gıda yoluyla alınması bilhassa asap sistemi, damarlar ve yürek kasları için önemli olduklarından, kan basıncı kontrolü ile ilişkili görünmektedir. Günlük magnezyum tavsiyesi erkeklerde 400 mg, kadınlarda 300 mg’a değin ve potasyum için öğüt günde yaklaşık 4,7 gramdır. Bu genel olarak sebze ve kuru yemişler bakımından zengin bir diyetle elde edilebilir. Stresi Yönetin Anksiyete ve gerginlik, adrenalin ve kortizol gibi yürek atışlarını hızlandıran ve damarları daraltan bir takım hormonların seviyelerini yükselterek tansiyonu yükseltir.Stresle mücadele etmek için egzersizler ve meditasyon gibi aktivitelerin yanı sıra örneğin duyguları düzenlemeye ve vücuttaki hormon seviyelerini teftiş etmeye tezgâhtar olan seyahat etmeniz ya da sosyal toplantılara katılmanız önerilir. Yoğun vakalarda, psikoterapi ve bir psikiyatristden profesyonel yardım alınması da önerilir..