Türkiye’de dokuz gündür sürekli orman yangınlarına ilişkin dumana maruz kalanların sağlığının büyük tehdit aşağıda olduğuna dikkati çeken Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği, solunum problemlerine ilişkin uyarılarda bulundu.
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) günlerdir aralıksız orman yangınlarında dumana maruz kalanların sağlığına ilişkin manâlı uyarılarda bulundu. Bilhassa minik çocuklar, yaşlılar, astım, KOAH ve yürek hastalarının yangın dumanından korunması gerektiğini vurgulayan TÜSAD, herhangi bir maruziyet durumunda derhal doktora başvurulması gerektiğini belirtti.
Türkiye’yi etkisi altına alan orman yangınlar orman varlığında ciddi kayıplar oluştururken, bölgelerde yaşayan ahali keza can ayrıca mal kaybına uğradı. Pek fazla canlı da hayatını kaybetti ya da yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı.
TÜSAD, tüm bunların yanı sıra orman yangınlarının bir olumsuz etkisinin de solunum problemleri olduğunu dikkat çekti. Yangın bölgelerinde yer alan ve dumana maruz kalanlar için kayda değer uyarılarda bulunan TÜSAD, orman yangınlarının bununla birlikte bir ırk sağlığı sorunu olduğunu ve sonucunda meydana gelen hava kirliliğinin fazla önemli sonuçları olacağını belirtti.
TÜSAD, konuya ilişkin şu uyarıyı yaptı: “Yangınlar ne yazık ama orman ve onların doğal konut sahipleri hayvanları değil ettiği gibi havayı da oldukça negatif etkiliyor. Yangın dumanındaki ufak ya da büyük partiküller havaya karışıyor. Bu gazlardan zehirlenerek ölüm en istenmeyen sonuç. Özellikle ufak çocuklar, yaşlılar, astım, KOAH ve kalp hastalarının yangın dumanından muhakkak korunması gerekir.”
‘ORTAYA ÇIKAN ÇEŞİTLİ DUMANLAR, AKCİĞERLER İÇİN ZARAR VERİCİ ETKİLERE SAHİP’
TÜSAD Idare Heyeti Üyesi Doç. Dr. Övünç Turan, yaşananların iklim krizi sonucu ortaya çıkan afetlerin çok önemli sıhhat sorunlarına yol açacağını gösterdiğine dikkat çekerek, şunları aktardı:
“Örneğin, orman yangınları sırasında ortaya çıkan farklı alanlara yönlendirilmiş dumanlar, gazlar ve diğer solunan maddeler özellikle akciğerler için hasar verici etkilere sahip. Dumana emrindeki akciğer hasarı; yanan maddenin cinsine, yanma şekline ve oluşan ısının sıcaklığına ast olarak değişir. Dumanın neden olduğu sistemik etkilerin büyük kısmını karbonmonoksit zehirlenmesi oluşturur. Keza; hidrojen siyanür, asit, aldehit gazlar ve oksidanlar da akciğer ve vücuda zarar veren öteki bileşenler arasında yer alır. Duman solumasına emrindeki ölüm her yüz kişiden ortalama 5 ile 8’inde gelişirken, erken ölümler, başlıca hava yolu tıkanıklığı ve sistemik-metabolik zehirlenmeler sonucunda oluşur.”
Duman solunması sonucunda üstteki solunum yollarında hasar ve ödem gibi durumların yanında, yaygın akciğer tutulumu, akciğer fonksiyonlarında bozulma ve hatta ölüme dek dışarı giden tablolar oluşabileceğini bildiren Turan, şu uyarıları yaptı: “Duman ya da güya irritan maddelere maruziyet, solunum fonksiyonlarında azalma, hava yolu duyarlılığında çoğaltma yapabilir ve astım gibi bir havayolu hastalığını tetikleyebileceği gibi, yine astım ve KOAH gibi hastalığı olanlarda saldırı gelişimine neden olabilir. Mümkün bir yangın durumunda; özellikle solunum sistemini korumak, duman solumamak için nemli havlu ya da bez kullanarak burnun kapatılması kayda değer. bu vesileyle daha önceden temin edilen N95 gibi koruyucu solunum maskelerinin kullanılmasını ve eğer duman solunduysa en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmasını öneriyoruz.”
‘YAŞLILAR VE ÇOCUKLAR RİSK ALTINDA’
TÜSAD Astım ve Alerji Alıştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ferhan Özşeker ise yangın dumanının solunmasının astım ve KOAH hastalarında hastalığın kötüleşmesine ve ataklara niçin olabileceği uyarısında bulunarak, şu bilgileri verdi:
Duman; zatürre ve bronşit gibi hastalıklara da niçin olabilir. Yürek hastalarında ani ölümlere, kalp krizine, kalp ritim bozuklukları meydana gelebilir.
Ihtiyar kişilerde kronik solunum yolu ve kalp damar hastalıklarının sıklığının fazla olması onları daha fazla risk aşağı bırakır.
Çocuklarda ise solunum yolları ve akciğerlerin hâlâ gelişmekte olması sebebiyle yangın dumanına maruziyet daimi hasarlara, ileride astım gelişimine niçin olabilir.
Yangın dumanından korunmak için başta çocuk, gebe, ihtiyar, astım, KOAH, yürek hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerin orman yangını riskinin yüksek olduğu dönemlerde zorunlu olmadıkça bu bölgelere seyahat planı yapmamalı.
Keza yangın çıktığı durumlarda havada yangın dumanı partiküllerinin ölçümü, dumanın yayıldığı alanın belirlenmesi ve bunun halka duyurulması sağlanmalı.
Yangın dumanı yayılma alanında bulunanların yangın riski yahut evde kalarak kapı ve pencerelerini kapalı tutmaları, gerekli terhis durumu varsa da olası olduğunca bölgeyi şipşak terk etmeleri, otomobil ile yolculuk sırasında tüm camların kapalı olması, iç havalandırma ile aracın havalandırılması önerilir.
Muğla’nın Milas ilçesindeki Kemerköy Termik Santrali’nin tel örgülerine değin yaklaşan orman yangını yoklama altına alındı
‘SANTRAL YANGINLARINDA RİSK DAHA DA ARTIYOR’
TÜSAD İnfeksiyon Egzersiz Grubu Başkanı Prof. Dr. Berna Kömürcüoğlu, yanma sonucu oluşan is veya kurumun içindeki çok minik partiküllerin akciğerlere ulaşmasının kimyasal pnömoniye, daimi hasara ve solunum yetmezliğine niçin olabileceğini belirtti.
Kömürcüoğlu, Muğla’nın Milas ilçesinde yaşanan orman yangında alevlerin Kemerköy Termik Santrali’ne sıçraması ile gündeme gelen santral yangınları konusunda ise şunları söyledi:
Termik santral yangını olan bölgede, bilhassa karbonmonoksit ve kükürtdioksit seviyeleri yüksekliği risk teşkil etmektedir. Bu yüzden bunların takibi yapılmalı.
Yangın santrale ulaşmadan alan terhis edilmeli, tahliye edilememiş ise yangın devam ettiği sürece bölge halkı olası olduğunca evden çıkmamalı, evler dış ortamdan havalandırılmamalı.
Dış ortamlarda partikül filtre özelliği de içeren FFp2 ve FFp3 maskeler seçim edilmeli.
Zaten bölgesel yangınlar sebebiyle düşen hava kalitesi santral yangınıyla daha da bozulabileceği için tehlike grubunda hastalar astım, KOAH, restriktif akciğer hastalığı, evde aralıksız oksijen kullanan solunum yetmezliği hastaları mümkünse yangın ortamından uzaklaştırılmalı. Yangın bölgesinde kalmaları durumunda, evlerini izole etmeleri, mümkünse hepa filitreli klima ile soğutulan (dışarıdan havalanmayan) bir ortamda kalmaları önerilir.
Yangına ve dumana maruziyet sonrası bireyler minimum 24 saat semptomlar açısından izlenmeli. Solunum semptomları olan bireyler için CO zehirlenmesi açısından sadece pulse oksimetre yeterli olmayacaktır, karboksihemoglobin (COHb)düzeyleri ile artetiyel kan gazı ile birlikte değerlendirilmeli.
‘PANDEMİ ÖNLEMLERİ GÖZARDI EDİLMEMELİ’
Bunların yanı sıra yıkım bölgesinde Covid-19 yayılımını önlemek namına alınacak tedbirler hakkında veri veren Prof. Dr. Berna Kömürcüoğlu, şunları söyledi:
“Doğal yıkım alanları doğası gereği COVID-19 önlemlerinin azami göz ardı edildiği ve insanların birbirine destek amacıyla korunmasız yakınlaştığı alanlar yaratıyor. İzmir depremi sonrasında da yöresel vaka sayılarında çok artış izledik. bu nedenle felaket şartları elverdiği dek toplanma alanlarında COVID-19 önlemlerine dikkat edilmesi, insanların açık alanlarda toplanmasının sağlanması ve yemek yedikleri alanlarda maksimum şartlara dikkat edilmesi kayda değer.”
Doç. Dr. Onur Turan da bu konuda şu hatırlatmalarda bulundu:
“Yaşanan yangın afeti sonrası çadır veya farklı konaklama alanlarında bulunulması, COVID-19 fazla vakalar ve temaslılarla temas riskini arttırdığı için, COVID-19 açısından bulaş riski de yükselecektir. bu nedenle, bireysel koruyucu önlemlerden vazgeçmemeli, maske-mesafe-hijyen üçlüsü ve pandemi kurallarına uymaya devam edilmeli. Afetten etkilenen vatandaşlarımızın kaldıkları yerleşim alanlarının hijyen açısından iyileştirilmesi, dezenfeksiyon alanlarının oluşturulması, olası bir enfeksiyon şüphesinde zorunlu tıbbi hizmetin verilmesi sağlanmalı. Bu bölgede yer alan kişiler için maske uyumlu olarak temin edilmeli, maske kullanımı denetlenmeli ve HES kodu kontrolleri yapılmalı. COVID-19’u düşündüren şikâyetleri olan kişilerde zorunlu görülen durumlarda PCR testi yapılması, bölgede yer alan sağlık ekiplerince sağlanmalı.”