Dünyada ve ülkemizde kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri erken dönemde hiçbir semptom vermeyerek sinsice ilerleyebiliyor. Günümüzde meme kanserinin artan bir şekilde artma gösterdiğini, buna karşın bilim insanlarının yoğun çalışmalarıyla teşhis ve tedavide son yıllarda devrimsel denilebilecek yöntemler geliştirdiğini belirten Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir “Son birkaç sene içinde yürütülen çalışmaların sonuçları meme kanseri pratiğimizi devrimsel nitelikte değiştirmiştir. Erken teşhis etkili ve güvenli ilaçların jurnal pratiğimizde yer almasıyla her evredeki meme kanserli hastalarımıza yeni yaklaşımlarla çağdaş çare seçenekleri sunabiliyoruz” diyor. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir, Ekim Ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı dahilinde yaptığı açıklamada meme kanserinde en yeni 3 tedavi yaklaşımını anlattı, kayda değer uyarılar ve önerilerde bulundu.
Sağlıksız beslenmeden hareketsizliğe, fazla kilodan uzun süreli ve kontrolsüz hormonal tedavilere, sigara ve alkolden hiç doğum yapmamaya, erken adete girmekten geç menopoza… Son yıllarda ülkemizde görülme sıklığı giderek artan meme kanserine birçok faktör zemin hazırlayabiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir “Ailede bilhassa birinci dereceden ve genç yaşta meme kanseri tanısı alan biri varsa, kalıtımsal geçişli meme ve jinekolojik kanser sendromlarının da düşünülmesi ve taramaların buna göre planlanması gerekir” diyor. Meme kanserinin erken evrede hiç bir bulgu vermeyebildiğini, bitki örtüsü büyüdüğü zaman memede ele gelen ağrılı ya da sızısız kitle, meme başında çekinti, meme başından kanlı akış, koltuk aşağıda ele gelen şişlik, meme derisinde kızarıklık, ısı artışı ve portakal kabuğu görünümü ile kendini gösterebildiğini gösteren Prof. Dr. Gökhan Demir “Ama amaç bütün bu belirtileri vermeden tümörü bir santimetrenin altında, erken evrede tanı edebilmektir. Bu ama hiçbir yakınması olmayan dinç kadınlarda taramaların yapılması ile sağlanabilir” diyor.
BU 5 ÖNLEME DİKKAT!
Meme kanseri riskini azaltmak için; aşırı kilodan uzakta durmak, uyumlu alıştırma gerçekleştirmek, dengeli ve Akdeniz diyeti ağırlıklı beslemek (yani mevsiminde bolca sebze-meyve tüketmek, bol balık yemek yemek, zeytinyağlı gıdaları tercih etmek, eksik şeker, az tuzlu tüketmek, aşırı hayvansal yağdan ve tamamlanmış gıdalardan uzaktan durmak), kaliteli ve tatmin edici uyumak, alkolden ve sigaradan kaçınmak gerektiğine uyarı çeken Prof. Dr. Gökhan Demir “Son yıllarda yapılan çalışmalarda uyku düzeninin de meme kanseri gelişme riski ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bilhassa gece nöbeti tutarak çalışan kadınlarda meme kanseri riski birazcık daha yüksek bulunmuştur. Uyku esnasında DNA hasarı gelişmiş, demin kansere dönüşmemiş ama bu yola girmiş olan hücreler onarılır ve yenilenir. böylece dinç uykunun koruyucu etkisini de atlamamak gerekir” diye konuşuyor.
ELLE MUAYENE VE MAMOGRAFİ YAŞAM KURTARIYOR
Tüm bu dinç hayat alışkanlıkları edinilmiş olsa da meme kanseri riskinin tamamen ortadan kalkmadığını vurgulayan Prof. Dr. Gökhan Demir şöyle konuşuyor: “Meme kanserinde erken teşhis fazla önemlidir. Çünkü meme kanseri erken tanı edildiğinde tamamen şifaya kavuşulabilen bir hastalıktır. bu nedenle her kadının kendi kendini elle muayene etmesi (erginlik yaşından itibaren ayda bir her iki memenin ve koltuk altının kişi göre elle yoklanması) ve her sağlıklı kadının 40 yaşından itibaren yılda bir mamografi yaptırması gerekir. Özel bir neden varsa 35 yaşından itibaren yapılmalıdır. Ailevi meme kanseri sendromu olan ailelerde ise meme kanseri taramasının meme MR ’ı ile birlikte yapılması önerilmektedir.”
TEDAVİDE YENİ SAVAŞÇILAR ARTIYOR
Bilim insanlarının meme kanserinin tedavisine karşın gerçekleştirmekte olduğu araştırmaların bütün hızıyla devam ettiğini gösteren Prof. Dr. Gökhan Demir “Meme kanserinin tedavisinde bugün elimizde fazla varlıklı bir cephaneliğe sahibiz. Tedavinin seçimi ve sıralaması hastalığın evresine ve tümörün biyolojisine kadar belirleniyor. Son yıllarda kullanmaya başladığımız antikor-hap birleşikleri de kanser tedavisinde kanser hücrelerini seçici olarak öldürmek için “Truva atı” gibi çalışmaktadır. Hedefe özgü olarak üretilen bir immunglobulin molekülüne taşıtılan kemoterapi ilaçları, amaç hücreye ulaşıp hedeflerine bağlandıktan daha sonra hücre içine alınarak ya da yerinde şartlar altında taşıyıcı antikorundan ayrılıp etrafındaki hücrelere etki edecek şekilde ileri teknolojiyle ve mühendislikle geliştirilmişlerdir” diyor.
DHA
.